30 Ocak 2014 Perşembe

ACİL ALINIK MAĞDURİYET


12 yıllık iktidarı boyunca “mağduriyet” tacını kimseciklere bırakmayan AKP, son zamanlarda mağduriyet sıkıntısı çekiyor. Bu zamana kadar ulusalcılara karşı “bunlar darbeci”, Kürtlere karşı “bunlar bölücü, kan ile besleniyorlar”, halka karşı “bunlar çapulcu” ve son olarak cemaate karşı “bunlar fitneci” mağduriyetini kullanan AKP yeni bir mağduriyet bulamayınca, gündeme inceden “suikast olacak” mağduriyetini sokmaya başladı. Felaket tellallığında farklı bir boyuta geçtiler de denebilir aslında. Fakat ben şöyle yorumlamayı tercih ediyorum. AKP’nin son bir yıl içerisinde yaptıklarını meşrulaştırmak için herkesi sandığa davet ettiğini biliyoruz. Son olarak MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezinin yaptığı anketin sonuçlarından bu yerel seçimlerde AKP’nin oy oranının %40’ın altına düşeceğinin tahmin edildiğini de gördük. Buna istinaden sandıkta karşılaşacakları sonuçların farkında olan AKP’liler, bunu bir “demokratik suikast” olarak daha doğru tanımlarsam, icraatlarından dolayı bir “intihar” olarak yorumlayacakları yerde, bize suikast düzenleyecekler diyerek, sadizm seviyesinde bir mağduriyet yaratmanın peşindeler. Tabi ki biz demokrasiye inananlar, kimsenin canının yanmasını istemeyiz. Eğer elinizde kullanmadığınız ya da daha önce alıp kıyıda köşede unuttuğunuz mağduriyetleriniz varsa, Söğütözü Caddesi No: 6 Söğütözü / ANKARA adresine postalayınız. 


29 Ocak 2014 Çarşamba

uff.. snn ne be slk..


Hükümeti eleştirmek, muhalif olmak, ti’ ye almak güzel şeyler. Gülüyoruz, eğleniyoruz, öğreniyoruz, kızıyoruz, fakat gerekeni yapmıyoruz, yapamıyoruz. Peki, nasıl Moğolların yıllardır söylediği gibi “bir şey yapabiliriz”, tabi ki Sayın Başbakanın dediği gibi “sandıkta”. Bilindik anlamıyla demokrasinin işlemesini sağlayan ilk aşama seçimlerdir. Vatandaşlar belirli partilerin, belirli adaylarını seçerek, kendilerini ülke seviyesinde temsil edecek kişileri belirlerler. Bunun yanında yaşadığı muhit içinde yerel seçimler vardır. Devlet, ödediğimiz vergileri kullanarak, duble yollar yapmadığı zamanlarda, altyapı (su, kanalizasyon, elektrik, telefon, internet vb.) ve üstyapı (sokak, kaldırım, park, bahçe, yaşlı evi, okul vb.) hizmetlerini, belediyeler aracılığıyla ayağımıza getirir. Bir vatandaş olarak ilk görevimiz, öncelikle oy kullanmaktır. İkinci görevimizde en az oy kullanmak kadar demokratik hakkımız olan, “müşahitlik” TDK anlamıyla gözlemcilik yapmaktır. Dışa bağımlı enerjimizden dolayı elektrik kesintilerinin ve taşınan oy çuvallarının arabanın bagajından düşüp birde toprağın altına kendini gömmesinin, seçim sonuçlarını etkilemesini engellemek için, çalınmamış, şeffaf ve adil bir seçim için vatandaşlık görevimizi yapmaya davet ediyorum. Ya partilere ya da il seçim kurumlarına başvurarak müşahit olabilirsiniz. Not: Sizi teşvik etmek adına çay, su, yemek beleş. 


24 Ocak 2014 Cuma

Spor İyidir. Beyne Kan Gider.



                  Spor yapmak, özellikle siyasetçiler için, hayati önem taşıyan bir aktivitedir. Bütün bir günün, ayın, yılın yorgunluğunu ve stresini atmak, bünyeye ve zihne iyi gelir. Fakat AKP’li vekiller spor yapma işini, meclis tatile girdiğinde, meşhur Kızılcahamam kampında düz koşu ve az buçuk açma germe hareketleriyle icra ettiklerinden, vücutta biriken elektriği yeterince atamıyorlar. Haliyle atılamayan elektrik bütçe-plan tartışmalarında, komisyonlarda, bazen ince bir latifeden, bazen ise sert bir eleştiriden ortaya çıkıyor ve sahalarda görmek istemediğimiz hareketleri görüyoruz. Bu hareketler uçan tekme, yumruk, ipad fırlatma, itme, kakma...
                  Peki sayın AKP’li vekiller neden fiziksel güç kullanmaktan çekinmiyorlar? Çaresiz dertlerinin sebebi belli, söylemlerinin, siyasetlerinin, fikirlerinin istediklerini almada yetersiz kalması. Öyle ki bu basiretsizlik, meclise her taşındığında, kavganın, gürültünün kaçınılmaz olduğunu görebiliyoruz. 10 küsür yıllık iktidarın, bu on yıl içerisinde gram bir şey öğrenememesi de ayrı bir konu. Fikir abilerinin AKP’ye verdiği desteği çektiği son bir yıl içerisinde, dış politikadan yerel gündemlere kadar AKP’nin yaptığı hareketlerin aleni ahmakça olduğunu görememesinden doğal bir durum olamaz diye düşünüyorum. An itibariyle dış mihrak, faiz lobisi gibi Türkiye siyasetinin acil durum butonu olan öğrenilmiş çaresizliğin kullanılmasının sebebini anlamışsınızdır. E böyle bir durumda yapmak istediklerinin fikri ve siyasi karşılığını bir türlü bulamayan Zeyid Aslan önderliğindeki AKP vekilleri, sokaktan meclise, kendisine karşı çıkan kim varsa dolaylı ya da bizatihi kendileri vur ha vur diyerek bastırmaya, sindirmeye çalışmaktadırlar. Bu olayın önemli dakikalar mahiyetinde analizini yapmak gerekirse, AKP’li vekiller öncelikle kendilerine yöneltilen suçlamayı, bu suçlamayı yapanın, muadili bir suç işlediğini söylemeleriyle işe başlarlar. Yemez ise, konuyla alakası olmayan bir taraftan vurmak, dediğimiz “ad hominem” yöntemiyle devam ederler. O da yememişse, en son küfür ve ardından gelen fiziksel müdahaleyle muhalif sesi teknik anlamda nakavt ederek, o gün ki oturumu kapatıp huzur içerisinde evlerine dönerler.
                  İşte bu yüzden başta söylediğim gibi AKP’li vekillere her akşam spor yapmalarını öneriyorum. Oturun siyaset öğrenin desem pek bir faydası olamayacaktır diye düşünüyorum.           

17 Ocak 2014 Cuma

KIRMIZILI KADIN'DAN MEKTUP VAR



Noktasına virgülüne dokunmadan iletiyoruz. BRAVO! 


Şimdiye kadar ‘kırmızılı kadını’ cisimleştirip zihinlerdeki sembolik değerini değiştirmemek, ve mücadelenin kendisinden öte kişilerin ön plana çıktığı bir gündem yaratmamak adına konuşmak istememiştim. Fakat başta Gezi’de hayatını kaybeden kişilerin ailelerine karşı bu açıklamayı bir borç biliyorum. Basında çıkan haberler beni fazlasıyla rahatsız etti.
Gezi direnişinde yitirdiklerimizin katilleri ve gerçek sorumluları cezalandırılana kadar, kimse adaletten bahsetmesin! Tek başına, amirlerinden aldığı emirle hareket eden 23 yaşındaki bir polisi yargılamak, polisin ‘destan’ yazdığını iddia eden iktidarın zulmünü aklayamaz. Gezi direnişinden bu yana, aradan geçen 7 ay içerisinde, polis şiddeti ile yaralananların şikâyetlerinin hiçbirisi dava konusu olmamışken yüzüme gaz sıktığı için yargılanan polise verilecek cezanın adalet duygusuna zerre katkısı yok. Açık ki yargılamanın bu aşamada bırakılması, kırmızı elbiseden ibaret sembolik bir fotoğraf karesinin dünya üzerinde yarattığı etkiyi kullanmanın ve bu vesileyle milyonların isyanını bastırma kaygısının ötesine gidemeyecektir. Sadece, çalışma koşulları ve iş güvenceleri amirlerinin dudakları arasında olan polis memurlarını yargılamak ise Gezi direnişinde hayatını kaybeden, beyin kanaması geçiren, gözlerini kaybeden, kolu bacağı kırılan veya yaralanan herkesin, onların ailelerinin ve biz tesadüf eseri hayatta kalmayı başaranların acısını dindiremez.
ETHEM, ABDULLAH, MEHMET, İRFAN, MEDENİ, SELİM...
"Ne yazık ki, Ethem Sarısülük başından bir polis kurşunu ile vurulduğunda, Abdullah Cömert kafasına gaz fişeği isabet ettiğinde, Mehmet Ayvalıtaş 1 Mayıs Mahallesi’nde Gezi eylemlerine katıldığı sırada ezildiğinde, İrfan Tuna işyerinde gaza maruz kaldığında, Medeni Yıldırım Lice’de kalekol inşasına karşı pankart açtığında, Selim Önder Gümüşsuyu’nda oturan kızını ziyarete gittiğinde, Zeynep Eryaşar Gezi Parkı’nda nöbet tutan çocuklarına destek için yürüyüşe katıldığında, Ahmet Atakan katillerin cezalandırılmasını istediğinde, Ali İsmail Korkmaz dövülerek öldürüldüğünde, Serdar Kadakal çalıştığı yerin önündeki sokakta oturduğunda, hiçbirinin üzerlerinde ‘kırmızı elbise’ yoktu. Güzel gözlü kardeşim Berkin Elvan ise bakkaldan ekmek almaya gitmekten daha büyük bir suç işlememişti. Bu insanların basın tarafından tesadüfen yakalanan fotoğraflarının olmaması, fail ve sorumlularının yargılanmaması veya ceza almaması için bir bahane olamaz.
Elbette bugün , başta fikri hak ve özgürlükleri savunan basın mensuplarının, siyasi tutukluların, hak gaspına uğrayanların yanında yer alan ÇHD avukatlarının, özgür bilimi savunan akademisyenlerin yargılandığı ve önümüzdeki pazar üzerinden yedi yıl geçmiş olacak olan Hrant Dink cinayeti gibi onlarca faili meçhul cinayetlerin sorumlularının korunduğu bir hukuki düzlemde, adalet ve hakkaniyetten söz edemeyiz. Tüm bunlara rağmen, yaşananların hiçbiri unutulmayacak ve yaşananlar karşısında maruz kalınan muameleye hiçbir zaman alışılmayacak. Adalet yerini ancak ve ancak verilen hak mücadelesi ile bulacak ve inanıyorum ki Berkin, tam da bunun için uyanacak."

16 Ocak 2014 Perşembe

İNTERNETİME DOKUNMAAAA !!!



Günümüzde internetsiz bir hayat geçirmemiz zor. Bir şeyler araştırmak, öğrenmek için de, film izlemek için de, sohbet etmek için de, yol tarifi almak için de, kendimizi ifade etmek içinde ve hatta sevgili yapmak için bile internetten faydalanıyoruz.
İnternetsiz bir hayat maalesef imkânsız hiç birimiz için!
Özgürlüklerimiz olmadan da yaşamak imkânsız!
Bu olmazsa olmaz iki şey şu an bir arada telaffuz ediliyor!
AKP’li 27 milletvekilinin imzasıyla meclis başkanlığına sunulan, internette denetim ve yaptırımların genişletilmesine ilişkin kanun teklifi, torba yasa içinde Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülüyor. Teklif, internet sansürünü derinleştiriyor.
Kısaca çok özgürdünüz, kısıtlanmanız gerek, diyorlar!
“Sebep?” diyince de, şaka mı bunlar diyeceğiniz uzun bir açıklamayla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Biz Üşenmedik okuyalım, öğrenelim dedik… Okuduk…  (http://web.tbmm.gov.tr/gelenkagitlar/metinler/266126.pdf )  Hukukçu olmadığımızdan bazı şeyleri anlamasak da normal internet kullanıcıları olarak şaştığımız, ucundan acık anladığımız şeyleri yazalım paylaşalım duyuralım dedik.
Kısaca teklife göre,
·       Yer sağlayıcı yurt dışındaysa bile erişim engellenebilecek. DNS değiştirerek bir siteye girilemeyecek.
·       Sansür, URL adresi tabanlı yapılabilecek: Anahtar kelimelerle “uygunsuz içerik” belirlenip sayfa kaldırılabilecek.
·       Hâkimler, 24 saat içinde sansür kararı verebilecek. “Zararlı” görülen içerik çıkarılmazsa, 500-1.000 TL arasında günlük para cezası kesilecek.
·       Hosting firmaları her kullanıcının izini sürebilecek. Her kullanıcının internetteki faaliyeti kayda alınarak bir-iki yıl saklanacak.
·       Bakana ve TİB başkanına bizzat tek kişi olarak internet sitesi erişim engelleme yetkisi verilecek.
·       Değişiklikte Erişim Sağlayıcıları Birliği öngörülüyor. Bu birliğe tüm erişim sağlayıcılar katılmak zorunda ve birliğe gönderilecek olan “erişimin engellenmesi kararı” 4 saat içinde uygulanmak zorunda.

Hiç kendilerini böyle uzun kanun teklifleri hazırlayarak yormasalardı ve doğrudan “Bu ülkede internet yasaktır, devlet eliyle kullanımı, adının telaffuz edimi yasaklanmıştır” deselerdi daha iyi olmaz mıydı?
Bu arada dünya da olası internet yasaklarına tepkisiz değil. İngiliz ekonomi gazetesi The Financial Times gazetesi, Türkiye’de hükümetin yolsuzluk skandalına tepki olarak ülkenin hukuki mercileri üzerindeki kontrolünü daha sıkı hale getirdiğini, bununla da yetinmeyip internet erişim üzerindeki kontrolünü arttırma arayışlarında olduğunu yazdı.
Bu ülkede özgürlükler için hep mücadele etmek gerekiyor. İnternetine Sahip çık, olası yasa tasarısı ne oku öğren, okumaya üşeniyorsan o zaman, 18 Ocak Cumartesi saat: 18’de meydanlara gel, İnternetime Dokunma! Diyelim.
İstanbul: Taksim Meydanı
İzmir: Alsancak Sevinç Pastanesi
Ankara: Kızılay
Eskişehir: Espark
Bursa: Heykel
Kocaeli: Cumhuriyet Parkı
Antakya: Armutlu
Mersin: Forum AVM
Samsun: Öğretmen Evi
Balıkesir: Merkez TÜİK
Antalya: Cumhuriyet Meydanı
Kocaeli: Cumhuriyet Parkı
Denizli: Candoğan Parkı
Aydın: Sevgi Yolu
Adana: Atatürk Parkı
Bodrum: Belediye Meydanı (15.00)
Çanakkale: Salı Pazarı (15.00)